Gittim, Gördüm, Aldım

Hala takvimlerde 2015 üzerine çizikler atıyorken benden -yine- gecikmiş bir yazı, Tüyap Kitap Fuarı yazısı üstelik :)

Özellikle üniversitedeyken kitap furaına gitmek benim için Kadım ayını en keyifli yapan olaydı, o zamanlar Kasım aylarımın dert ayları olabileceği ihtimali de zihnimde yoktu. Her sene fuara gider, öğrenci bütçemin tüm imkanlarından sonuna kadar yararlanır, saatlerce tüm standlarda gezinir ve ellerim kollarım dolu, yorgun ama mutlu bir şekilde evime dönerdim ve tüm sene boyunca ağırlıkla fuardan aldığım kitapları okurdum. Kitapçılar indirim yapmadığı için genelde bayağı da karlı bir alışveriş olurdu. O zamanlar internetten alışverişi kitaplar için kullanmazdım...

Hiç bir imza gününe katılmadım o zamanlar, yazarını öldürdüğüm romanların yazarıyla neden tanışacakmışım ki demezdim o zaman ki algımla ama yine de bunun yazarla aramdaki görünmez bağa hasar vereceğini düşünürdüm.

Yıllar geçti, iş hayatı ömrümü satın almaya başladığında da vakit ayırıp fuara gittiğim oldu ama internetten alışveriş çok daha kolaydı aslında ve daha ucuz... Sonra takvimler 2009'u gösterdiğinde ben çok hasta, gerçekten çok hasta, ölümden dönmüş bir şekilde hatta, fuara gittim, bir sene daha bekleyemezdim çünkü dedim. O sene fuar beni çok sıktı haliyle, ağrılarıma karşı koymaya çalışıyordum. Her neyse...

Sonra kapalı olarak ilk kez fuara gittiğimde, nasıl da 'Hello World' kıvamında bakındığımı hatırlıyorum. Tess Gerritsen'in imza gününe gitmiştim bu sefer. Onca yazar arasından onu seçmemin en büyük nedeni ise tamamen, tıp kariyerini yazmak için elinin tersiyle itmiş olmasıydı. O sene İskender Pala hemen yanımdaydı ve ben ağzımı açıp da yazmak istediklerimle, yapmak istediklerimle ilgili tek bir kelime bile edememiştim, hiç unutmam :)

Sonra doğum, sonra çocuk, sonra kitap fuarına giden arkadaşlara, kediler gibi uzaktan uzaktan bakmak :) Hayatımın üç senesi kitaplarla olan bağım o kadar azdı ki, Sarah Jio'ları okumak, ateş nöbetlerinde falan bir gecede bir kitap bitirebiliyor olmak, ne büyük nimetti!

Bu sene ise fuarı dört gözle bekledim ve Kasım ayı'nı biraz çekilebilir kılan tek olay da bu oldu. Artık Ahmet Eymen'in okula gidişiyle nispeten işleri kolaylaşmış bir anneydim, kendime ayırabileceğim zamanı son damlasına kadar kitap fuarında kullanmak gibi bir niyetim vardı ve artık kimse beni tutamaz modunda, bir salı günü yalnız başıma kitap fuarına, onlar kapılarını açar açmaz giriş yaptım:) Allahım ne büyük mutluluk.

Elimde bir listem vardı, fiyatları karşılaştırmalı olarak ilerliyordum ve belirlemiş olduğum yayınevleri haricinde diğerlerine uğramamaya kararlıydım. Her şey yolunda gidiyordu, çok uygun olmasa da kitapları dokunarak alıyordum, onca kitabın arasında olmak, çok hoştu ve itiraf etmek gerekirse benim için gençlik aşısı gibi bir şey oldu ve işte o coşkuyu damarlarımda hissederken Metis standına giriş yaptım. Ne olduysa ondan sonra oldu işte! Ah bu kitap, ah şu kitap derken, oradan çıktıktan sonrasını hatırlamıyorum! :)


Aslında şöyle baktığımda oldukça az gözüküyor gözüme ama gerçekler hiç de öyle değil, hedeflediğimden daha fazla kitap almıştım ve yorgun ama çok mutluydum. Hala da mutluluk devam ediyor, gerçi sanırım yeni bir kitaplık daha almam lazım. 


En çok zaman geçirdiğim standlar Sel Yayıncılık ve Metis oldu :) İkisinde de çok keyifili sohbetler gerçekleştirdim özellikle Sel'de, bir gün beni okursa eğer, o ismini öğrenmeyi ihmal ettiğim nazik, beyaz saçlı hanıma saygılarımı sunuyorum. Orada kitaplar üzerine öyle detaylı konuşmak... Gerçekten çok özlediğim bir şeymiş.

Sonra yılların acısını çıkaracağım ya; bir arkadaşımla daha gittim kitap fuarına, yalnız bu sefer Cuma gitmiştik ve o benim yalnız gittiğim günün sakinliğinden eser yoktu. ÇOK, ÇOK kalabalıktı fuar. Öğrenciler, öğretmenler, ağlayan bebeler, itiş kakış... Biraz sıkıldığımı itiraf etmeliyim ama yine de çok keyifliydi. 

İki günde toplam 5 saattimi fuara ayırmış oldu, eskisine oranla çok daha az ama sanrım büyümekle alakalı bir durum söz konusuydu, fuar geçmiş yıllardaki gibi kocaman gelmiyordu gözüme. Gidemediğim onlarca stand oldu, sırf selam vermek için de olsa uğramayı düşündüğüm Yitik Ülke'ye uğrayamadım mesela, Notos'u ilk gittiğimde es geçmişim ancak ikinci gittiğimde harika bir set aldım, resmen ilerlediğim engelli yolda setin ilk kitabı elimi tuttu kaldırdı beni ve evet çok  kitap aldım yine, şükürler olsun! :)




Kendimi yok daha fazla kitap almam derken buldum, peki bu sözümü tutmadım, ama bir sor neden çünkü şimdi de ay sonuna kadar devam eden İdefix sanal kitap fuarını kaçırmamam lazım :) ama sonra söz, uzunca bir süre yeni kitap almayacağım. Bir dahaki Kasım'a kadar en azından ;)

Ben neler aldım, fotoğraflardan belli. 
Beni en çok heyecanlandıranlardan bahsedeyim istiyorum, 

Hobbit: Yüzüklerin Efendisini filmine seyrederek hayran olanlardan olmadım ben, ama Hobbit'i okumamıştım ve fuara giderken hiç aklımda yoktu.

Ursula K. Le Guin seti, Metis çok uygun setler yapmış, almasaydım olmazdı ve evet bu da kendimi eksik hissettiğim bir yazardı.

Yaratıcı Aşklar: Seyhan sayesinde Oscar Nasıl Wilde Oldu'yu okuyup tabii ki bayılmıştım, Sel standından sohbet ederken, bunu da çok seversiniz o zaman dediler. Kaçırmadım. 

Körleşme: Ocak Ayında elimdekileri biraz hafifletip de başlamayı hayal ettiğim bir kitap, henüz Elias Canetti'nin hiç bir kitabını okumadım ama şimdiden onu çok seviyorum, sanırım bu coğrafyadan nobel ödülü almış bir yazar olmasıyla alakalı bir durum.

Semih Gümüş ve Yaratıcı Yazarlık kitapları, maalesef atölyelere ne kadar çok istesem de bugüne kadar katılamadım. Ben de evde kendi derslerimi alıyorum şu anda :)

Bunlar haricinde merak edip almadığım ve içimde kalan çok kitao oldu, onları da online olarak alacağım inşallah :)

Fuara gitmek elzem midir diye soranlara söylüyorum, evet bence elzem. Her ay internetten ya da kitapçılardan onlarca kitap alan biri olarak söylüyorum, hiç bir şey fuarın yerini tutmuyor, bana o tadı vermiyor, belki bu çocuklukta kurduğum bağla ya da vakti zamanında yaşadığım anılarla ilgilidir ama Allah bana güç verdikçe gitmek, oğlumun elinden tutup fuara götürmek istiyorum. Orada yeni kitaplar keşfetmek, yeni dünyalar keşfetmek gibi ve hiç ummadığın kitaplarla eve dönmek, bence bunu yaşamalısınız ama eğer kalabalığa dayanamam düşüncesindeyseniz eğer haftasonu, buna cuma da dahil, yanlış seçim. Ben yanımda bir muz, su ve kefir götürdüm, yemek sırası gelene kadar kan şekerim düşer diye düşündüm. Ancak yememe gerek kalmadı, evimin yakın olmasının avantajı diyelim buna da :) 

Her neyse ben Allah nasip ederse gelecek Kasım yine fuarda olacağım. Peki ya sen?











Yorumlar

Popüler Yayınlar